Dünyanın önde gelen saygın kadın mimarları arasında yer alan Julia Morgan 1872 yılında San Fransisco, Kaliforniya’da dünyaya gelmiştir.
Ailesinin, özellikle de annesinin sahip olduğu ekonomik ve sosyal statüsü sayesinde kadın bağımsızlığı ve kadın hakları konusunda kendine has bir yaşam tarzı geliştiren Morgan, yaşadığı dönemde Berkeley Üniversitesi’nden mezun olan ilk kadın olma başarısını elde etmiştir.
Morgan, alışılmış toplumsal dinamiklerin dışına çıkarak evlilik yerine kendisini mimariye adamış, üniversiteden mezun olunca ünlü mimar Bernard Maybeck’in yanında çalışmaya başlamıştır. Bu iş deneyimi Morgan’ın mesleki gelişimi için muazzam bir fırsat yaratarak Paris’teki École des Beaux-Arts’a kabul edilmesini sağlamış ve dönemin diğer ünlü mimarları gibi mimaride Paris tedrisatını deneyimleme şansı elde etmiştir.
Morgan, École des Beaux-Arts’a kabul edilen ilk kadın öğrenci olmasının yanında okuldan ilk mimarlık sertifikası alan kadın mimar olma statüsünü de üstün başarısı ve yeteneği sayesinde elde etmiştir.
Julia Morgan ve Mimarlık Öyküsü
1900’lerin başında Kaliforniya’ya dönen Julia Morgan, mimarlık kariyerinin kırılma noktasını erken bir dönemde tecrübe etmiştir. Amerika’daki ilk önemli tasarımını Hearst Yunan Amfitiyatrosu üzerinde geliştirmiş ve bu tasarımı da yaparken çağdaş mimari akımları reddederek kendine özgü eklektik bir tarz belirlemiştir.
Yaşadığı dönemde meslektaşları arasında radikal sayılabilecek mimari yaklaşımı sayesinde dikkatleri üzerine toplarken bu aşamadan sonra kendi mimarlık ofisini kurmuştur.
1906 yılında yaşanan büyük deprem sonrasında Morgan birçok yapı üzerinde çeşitli tasarımlar geliştirmeye başlamıştır ve mesleki açıdan birçok farklı alanda çalışabileceğini de kanıtlamıştır.
Julia Morgan kadın bir mimar olarak, mesleğinin unutulmaz noktasına Hearst Ailesi’ne ait olan kalenin yapımı ile ulaşmıştır. Uzun yıllar boyunca Hearst Ailesi’nin baş mimarlığını üstlenen Morgan’ın geliştirdiği birçok proje, Ulusal Tarihi Yerler listesinde yer almaktadır.